Kosova
25 – 26 Eylül Karadağ, Podgorica > Kosova, Priştine, Prizren
Başkent Podgorica’da yaklaşık 6 saat kadar bulundum. Bu süre içerisinde Osmanlı Dönemi’nden kalma bazı eserleri görme, şehrin caddelerinde gezme ve biraz fotoğraf çekme imkanı buldum. Podgorica ile ilgili paylaşımlarım “Gün Batımında Moraca’yla Raks; Podgorica” adlı yazımda yer alıyor.
Gezimin ardından Podgorica Otobüs Terminali’ne geçerek Priştine’ye gideceğim otobüsün gelişini beklemeye başladım.
Karadağ, Podgorica > Kosova, Priştine Otobüs Bileti
Acente : Barileva Turist Rozaje
Bilet : 16,5 Euro
Priştine biletini de diğer bazı seferler gibi busticket4.me adresinden önceden almıştım. Tam saatinde gelen otobüse bagajımı da diğer seferlerden farklı olarak ücretsiz teslim edip yerime geçtim. Aslında yerime geçtim diyorum ama daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi Balkanlardaki otobüslerde koltuk numarası diye bir şey yok. Biletiniz belli bir numara için kesilmiş olsa da boş bulduğunuz herhangi bir yere oturuyorsunuz ve kimsenin umurunda değil bu, kimsenin sizin yerinizi de umursadığı yok. 🙂

Barileva Otobüs, Podgorica’dan Priştine’ye
21.30’da, klipli Balkan Müzikleri ile başlıyor yolculuğum. Otobüs 25 yıl önceki şehirler arası otobüslerimize benziyor; yıpranmış ve her yerinden ses geliyor, hiç güven vermiyor. Üstüne bir de yağmur ve zifiri karanlık da eşlik edince biraz heyecanlı bir yolculuk olduğunu söyleyebilirim. Dahası, sayamadığım kadar çok viraj ve her yerde karşımıza çıkan heyelan tehlikesi tabelalarına rağmen oldukça hızlı gittiğimiz de kesin, sanırım yükseklere çıktığımızdan hava da soğuyor.
Bir süre sonra, şoförün, gözü kapalı da olsa bu yolu gidebileceği hissine kapılarak azıcık dalıyorum. Karadağ’dan sınırı kolaylıkla geçtikten 1-2 km kadar sonra, Kosova sınırında iki polis memuru karşılıyor. Biri pasaportları kontrol ederken diğeri de elindeki fenerle koltukları yokluyor. Bir süre sonra bagaj kontrolü başlıyor ve benim bagajımı açtıklarını öğreniyorum. Aşağıya indiğimde valizimi incelemek istediklerini anlıyorum, o ara, “nereden gelip, nereye gittiğimi” soruyorlar, İstanbullu olduğumu öğrenince de valizin kapağını açtıkları gibi kapatıyorlar, son derece nazikler.

Priştine Otogarı
Sabaha karşı 5’e doğru Priştine Otogarı’na varıyorum. Yoldayken yaptığım Facebook paylaşımlarımı gören bir arkadaşımın; “Priştine’de ne işin var Prizren’e gitsene” telkininden sonra otogara varır varmaz Prizren bileti için gişelere yöneliyorum ama maalesef tüm gişeler kapalı bu saatte. Priştine’de bir gece kalıp ertesi gün akşam İstanbul’a döneceğim için hiç olmazsa birkaç saat için bile olsa Prizren’i görmek istiyorum o yüzden bugün otogara tekrar gelip bilet bakacağım. Priştine’de kalacağım otel haritada yakın gibi görünse de hava karanlık olduğundan ve iner inmez yağmur da bastırdığından taksi kullanarak otele geçiyorum.
Priştine’de şehir merkezine oldukça yakın olan Hotel Town’da konakladım. Otele varır varmaz sabahın bu kör saatinde odama geçebileceğim söylediğinde benden mutlusu yoktu. (Otel aile işletmesi ve son derece sıcaklar, yardımcı olmak için ellerinden geleni yapıyorlar, odalar yenilenmiş, tavsiye ediyorum.) 6 saat kadar uyuyorum ve kalktığımda hiç vakit kaybetmeden Prizren’e gidebilmek için otobüs terminalinin yolunu tutuyorum. Dediğim gibi aslında gezi planımda Prizren yoktu ama bir arkadaşımın bir akşam önceki tavsiyesi ile bugünü Prizren’e ayırmaya karar veriyorum. Nasıl olsa Cumartesi günü akşama kadar Priştine’yi de gezebilirim. (Balkanlardaki 14 günlük turumu okuyorsanız ve dönüşünüzü bir gece Priştine’de kaldıktan sonra yapacaksanız, mutlaka dönüş biletinizi ertesi günün akşam saatlerine denk gelecek şekilde alın, sebebini yazımın ilerleyen satırlarında bulabilirsiniz…)
Otobüs terminalinden sanırım her yarım saatte bir sefer var Prizren’e, tüm Prizren otobüsleri 5 nolu perondan kalkıyor. O saatte Fati Tours’un otobüsü mevcuttu -fakat bu iki şehir arasında farklı saatlerde çalışan farklı operatörler mevcut bu sizi aldatmasın-. Otobüste şeker ikram ediliyor 🙂 Yine Klipli Balkan Müzikleri eşliğinde yaklaşık 1 saat 40 dakika kadar süren yolcuğun ardından Prizren’e varıyorum. Yolculuk 4 Euro bu arada. Priştine – Prizren arası yol Shtime’den sonra Karadeniz köy yolları gibi tek gidiş tek geliş; evler, dükkanlar, camiler Karadeniz’den bir kesit sunuyor sanki.

Te Sofra Restoranı
Şehre sabah kahvaltısı da yapmadan geldiğimden ve çok aç olduğumdan yemek yiyebilmek için “te Sofra Restoran”a oturuyorum. Köfte ve sucuk tabağı, salata, ayran söyleyip, ardından iki adet trileçe tatlısı ve çay’la burada kendi bayramımı kutluyorum, şükürler olsun. (Köfte -1.5 euro, sucuklar 1.5 euro, ayran 0.5 euro, trileçe 1 euro/adet, çay sanırım ikram) Sucuk baharatsız bildiğin et yiyorsun ve güzel; köfte de çok lezzetli, trileçe bir harika, çay bizim kaçak dediğimiz türden biraz buruk ama bu şekilde burada demli çay bulmak da güzel.

Te Sofra Restoranı
Yemekten hemen sonra önce kaleye tırmanıp şehri yukarıdan izlemeyi sonra da aşağı inerek diğer Osmanlı Eserlerini yakından görmeyi planlıyorum ve sırasıyla; Gazi Mehmet Paşa Hamamı, Prizren Kalesi; aşağı indikten sonra Sinan Paşa Camii, Şadırvan Meydanı, Halveti Tekkesi, Saat Kulesi, Namazgah, Açıkhava Pazarı, Yeni Mahalle Camii’ni görüyorum.
Şu anda Balkanların en büyük hamamına bakıyorsunuz 😎 Gazi Mehmet Paşa Camii (fotoğrafta minaresi görünüyor, diğer adıyla Bayraklı Camii)’nin yapımı devam ederken, paşanın talimatıyla durdurulan ve önce işçilerin de temizlenebilmeleri için inşaatına başlanan, yapımı 157o’li yıllara tarihlenen, bugün Balkanların en büyük hamamı olarak ifade edilen Gazi Mehmet Paşa Hamamı.

Gazi Mehmet Paşa Hamamı
Hemen alttaki fotoğraf İkinci Dünya Savaşı’nda yıkılan camii ve etrafındaki arastadan sonra yerine koyulan minare, Arasta Camii minaresi, ilginç ve bir o kadar hüzünlü bir görüntü veriyor.

Arasta Camii Minaresi
Prizren‘de tabelalarda üç dilde yönlendirme göreceksiniz. Arnavutça, Sırpça ve Türkçe… Şehrin büyük bölümü Arnavut ve Türkçe konuşulduğunda anlayıp cevap verebilenlerin sayısı hiç de az değil. Hatta bir şey soracaksam önce Türkçe soruyorum. Harika insanlarla tanıştım, çok içtenler. Yabancı bir yer değil burası, daha çok gelmemiz lazım. Gelin!

Şehir İçinden Görünüm
Aşağıdaki fotoğraf Prizren Kalesi‘nden… Kaleye tırmanmak dinlene dinlene 20-25 dakika kadar sürüyor; yokuş tırmanıyorsunuz, yolda vazgeçebilecek gibi olsanız da vazgeçmeden tırmanın, zira kalenin armağanı panaromik şehir manzarasını görünce bana hak vereceksiniz. Kaleye vardığımda tam da ikindi vaktine denk geldiğimden camilerden yükselen ezan sesi de birbirine karışırken kendimi bir an Anadolu’da bir vilayete gelmişim, memleketime geri dönmüşüm gibi hissediyorum.

Prizren Kalesinden Şehre Bakış

Prizren Kalesindeki Tarihi Osmanlı Topu
Kaleden çıkıp yokuş aşağı indikten sonra sizi önce Sinan Paşa Camii karşılıyor. Camii’nin yapımı 1615 yılına tarihlenmiş, dönemin çeşitli vilayetlerinde beylerbeyliği yapmış Sinan Paşa tarafından yaptırılıyor. Balkanlardaki en yüksek (43,5 metre) minareli camii olduğu söyleniyor. Cami, Başbakanlık TİKA sayesinde restore edilmiş…

Sinan Paşa Camii

Taş Köprü, Akdere ve Sinan Paşa Camii
Yukarıdaki fotoğrafta Akdere (Bistrica Nehri), Taş Köprü ve Sinan Paşa Camii ile sağda çarşıdaki kafeleri görebilirsiniz. Sinan Paşa Camii’ne çıkan sokaklar bugün şehrin en hareketli mekanlarını barındırıyor ve bu sokakların açıldığı, ortasında bir çeşmesi de olan Şadırvan Meydanı kendinizi ve şehri dinlemek için benzersiz yerlerden biri.

Sinan Paşa Camii Civarında Kafeler

Sinan Paşa Camii Civarında Kafeler

Şadırvan Meydanı

Akdere Üzerindeki Aşkın Mavi Köprüsü

Akdere Üzerinde Bir Su Değirmeni
Burada, savaş yıllarında, pek çok Kosova‘lıya kapılarını açtığından Almanya‘ya karşı bir sempati duyulduğunu söyleyebilirim. Diğer AB Ülkelerine karşı duyulan ilgi de ülkedeki işsizlik oranının bir hayli yüksek oluşu ve iş gücüne katılan kesimin ise geçinmekte yaşadığı güçlükle alakalı sanırım.

Prizren’de Alınmış Hatıramdır
Sinan Paşa Camii’ni arkanıza alıp Taş Köprüyü geçince az ileride Halveti Tekkesi’ni göreceksiniz. Bölgenin İslamlaşmasında önemli role sahip tekkelerden biri Halveti Tekkesi. Yapımı 16. yüzyıla tarihleniyor. Tekke bugün de insanlara İslamı öğrenmeleri konusunda mihmandarlık yapıyor, sosyal hayatın ta içinde; yolda kalmışlara yol göstermesi, hastalara şifa sunması, hatta kan davalarını da bitirmesi ile biliniyor.

Halveti Tekkesi
Halveti Tekkesi’nden sonra Fatih’in Namazgah‘ına doğru yürüyorum. Balkanların fatihi olarak bilinen 1. Murat (Murat Hüdavendigar) tarafından alınan şehrin fethi tam anlamıyla Fatih Sultan Mehmet tarafından tamamlanmış. Fatih, ordusuyla şehre geldiğinde ilk Cuma Namazı’nı burada kılıyor ve Osmanlı’nın şehirdeki ilk mimari eserini de bu Namazgah (halk arasında bilinen adıyla Kırık Camii) ile burada vermiş oluyor.

Namazgah, Prizren

Namazgah, Prizren
Fatih’in Namazgah’ından çıkıp artık otogara doğru yürürken dikkatimi çeken bir manav.

Prizren’de Bir Manav
Manava, Prizren’den ne alınabilir diye sorduğumda sucuk ve bal öneriyor. Sucuk aramadım ama balı -manavın yönlendirmesiyle- Yeni Mahalle Cami yanındaki 20 kapı numaralı bahçeli evde Enver Abi’de buluyorum (Enver Hadro). Enver Abi, Bursa’ya da bal gönderiyormuş, 1 kilo akasya balına 10 Euro veriyorum. Gidecek olursanız selamımı iletirsiniz.
Balı da alarak artık otogara, dönüşe geçiyorum. Prizren Otogarı’ndan Priştine Otobüsleri 1 nolu perondan kalkıyor. Zaman çizelgesine göre son otobüs 19.00’da ama bu saatten sonra da Priştine yönüne giden otobüs bulunabiliyormuş. Ben işimi şansa bırakmak istemediğim için 19.00’dan önce terminalde oluyorum. Bu kez Bres Tours isimli operatörün otobüsü bekliyor. Yolculuk 3 Euro, sanırım bu da operatöre göre değişiyor. Yol boyunca binen yolcularla otobüs dolup taşıyor. Artık o kadar yorulmuşum ki gece dışarı çıkacak gücü bulamadığımdan doğruca atıyorum kendimi otele…
Yazımın başlarında “Balkanlardaki 14 günlük turumu okuyorsanız ve dönüşünüzü bir gece Priştine’de kaldıktan sonra yapacaksanız, mutlaka dönüş biletinizi ertesi günün akşam saatlerine denk gelecek şekilde alın, sebebini yazımın ilerleyen satırlarında bulabilirsiniz.” demiştim, işte tam da bu yüzden, şimdi oteldeyim, ertesi gün akşama kadar benim ve yarın bütün gün Priştine‘deyim…